27 Mayıs’tan sonra MTTB’yi
solun elinden alarak sağın ilk başarısına imza atan Rasim Cinisli,
Demirel’in devlet idaresini bilmediğini Meclis’teki ilk yılında
anlamıştı. Hanedan üyelerine affı da o gündeme getirmişti.‘Ben hayatımda
iki büyük rüzgâr yakaladım. Biri Millî Türk Talebe Birliği (MTTB) Genel
Başkanlığında, diğeri de DYP İstanbul İl Başkanlığı sırasında. Ama
ikincisinin değerini DYP yönetimi bilemedi. Kim bilemedi? Özer Çiller
bilemedi. Beni birtakım akçeli işlere karıştırmak istiyordu. Benim o
işlerin dışında bir yapım vardı.
-Hiç yüz yüze geldiniz mi Özer Çiller’le?
Üç defa geldim. Biri, il başkanlığını kabul ettiğim gün Ankara’dan uçakla İstanbul’a dönerken, ikincisi de Sait Halim Paşa Yalısı’nda. Bana dedi ki ‘Sayın Cinisli, siz nasıl bir insansınız, sizi tanımak istiyorum.’ ‘Hayrola’ dedim. ‘Ben’ dedi ‘kime sorduysam sizin hakkınızda öyle şeyler söylediler ki böyle bir insan olur mu dedim. Çok iyi şeyler söylendi hakkınızda.’ Üçüncü konuşmamda ayrıldık zaten. O da anlatmaya değer bir iştir yani. Yetkisiz ama etkili ellerin parti yönetimine bu denli girdiğini orada gördüm. Ama ben işin başında Tansu Hanım’a söylemiştim. ‘Biz Süleyman Demirel’den ders gördük. Siyasette insanı kullanırlar, sonra sigara izmariti gibi ayağının ucuyla ezer, kapı eşiğine bırakırlar. Böyle bir tecrübe yaşamak istemiyorum’ demiştim.”
-Hiç yüz yüze geldiniz mi Özer Çiller’le?
Üç defa geldim. Biri, il başkanlığını kabul ettiğim gün Ankara’dan uçakla İstanbul’a dönerken, ikincisi de Sait Halim Paşa Yalısı’nda. Bana dedi ki ‘Sayın Cinisli, siz nasıl bir insansınız, sizi tanımak istiyorum.’ ‘Hayrola’ dedim. ‘Ben’ dedi ‘kime sorduysam sizin hakkınızda öyle şeyler söylediler ki böyle bir insan olur mu dedim. Çok iyi şeyler söylendi hakkınızda.’ Üçüncü konuşmamda ayrıldık zaten. O da anlatmaya değer bir iştir yani. Yetkisiz ama etkili ellerin parti yönetimine bu denli girdiğini orada gördüm. Ama ben işin başında Tansu Hanım’a söylemiştim. ‘Biz Süleyman Demirel’den ders gördük. Siyasette insanı kullanırlar, sonra sigara izmariti gibi ayağının ucuyla ezer, kapı eşiğine bırakırlar. Böyle bir tecrübe yaşamak istemiyorum’ demiştim.”